
Doğum günümün ilk saatleri... Sabaha kadar oturma şu bilgisayarın başında, bir mola ver,sen ağlasan da, sızlansan da, üzülme gidecek o yaşlar, yıllarr bırakkkk!!! diyerek oyalamaya başlıyorum kendimi...Unutmalıyım, unutmalıyım, ben daha otuzlarımda olmalıyımmmm diye sayıklıyorum...biraz kitap okuduktan sonra biraz repertuar baktımm… Hadi bi cesaret kızım diyerek Tv yi açmaya karar verdim...ama bu sefer yemekteyiz programı falan çıkarsa karşıma gözümü kapatıp atlayacağım heemn o kanalı...dizimax te "Criminal Minds" başlamış bile hay aksii iki bölüm üst üste...neyse uyur kalırım hiç olmazsa,diyerek başladım izlemeye ik bölümün sonunda vücudumdaki tüyler,beyazlamış sakal bıyıklarım dahil diken diken olmuştu.hatta daha mı beyazzzzlaştı bu gece bilemedim...bir çiftlik hikayesi 89 seri cinayet..ayy ben nerden izledimmm nerdennnn...az sonra bayılırım bennn... gelde uyu şimdii...evin bütün kapılarını pencerelerini,alarmlarını gözden geçirme gereği duydum tabii...hay kızım ben senin aklına ne diyimm...gözlerim faltaşı oldu..ya bu adamların neden hiç bir dizisi uyku getirmezz can sıkmaz…. nasıl senaryolardır bunlar..offf..
Bırak Allaaasen diyerek, bizim kanallara doğru yolculuk yapıyorum... gündüz kuşağı bir tekrar programı çağla ve alişanın ... program konuğu sayın Tuna Huş... çocukluk dönemimin en güzel ses ve diksiyonuna sahip güzel insanı...bir beyefendi...
Bilmeyenler için söylemek gerekirse, bir süre önce geçirdiği bir rahatsızlık sonu artık konuşamıyor sayın Tuna Huş...Türkiye nin, ilk spikerlerinden olup,yıllarını güzel,doğru ve akıcı konuşmaya adamış biri için bundan daha zor ne olabilir?
Yakışıklılığından ve zarafetinden, en ufak bir şey kaybetmemiş…eşi sesi olmuş anlatıyor. Vefa nın eski bir sokak ismi olduğundan bahsediyor zaman, zaman…Zaman, zaman ise gerçek dostlardan,yani kötü gün de..dediklerimizden...içimde bir sıkışma hissi...bugün benim doğum günüm..mutlu olmam gerek...korkumun üstüne birde keder eklenmekte...
Program akıp giderken, içeriye sürpriz konuklar davet ediliyor...Sayın Tuna Huş’ un öğrencileri gelenler... Bu karşılaşma anı kilitlendiğim an oluyor..öğrencilerden birinin sesindeki titreme kalbime değiyor...ne kadar da seviyor hocasını...sonra bir diğeri sonra bir diğeri daha konuşmalarını ve minnetlerini sürdürüyor...dayanamıyor tuna bey...ağlıyor..hem de ne ağlamak..o bir ağlıyor...ben beş...ama bu gece doğum günümm...giden yaşlarıma yanmıyorum artık Tuna beyin gözlerinden akan yaşlar benimkilerle nehre karışacak az sonra…
Çok kızıyorum…onu bu kadar yormalarına önce...ama kısa sürüyor bu anlamdaki kızgınlığım..düşünüyorum. Peki ya bu programlar da olmasa ne olurdu…teşekkür ediyorum içimden emeği geçen herkese… sonra
O oluyorum sanki..hayatını,emellerini,geçmişini ,gelecek düşlerini görüyorum...elimde bir paket mendil duramıyorum...içim buruş buruş kağıt gibiyim...bu değerli insanları,o program bu program davet edip bir şeyler yapmaya çalışanlara kızıyorum..he şeye kızıyorum..kendime kızıyorum..bu kofluğa..bu boşluğa..bu duyarsızlığa...yine çok kızıyorum...
en azından bu gece sadece bu konuya kızıyorum...kızıyorum elimin kolumun bağlı olduğu anlara…elimden bir şey gelememesine, her geçen gün eksildiğimize ve sevgi,saygının samimiyetsizliğine ve en kötüsü satır aralarına sıkıştırılan bir kaç söz olarak kopyalanıp yapıştırılmasına...
bu sahipsizliğe ve "BEN" odaklı yaşamlara...
"Hani nerde bu devlet" sloganı altında, hiç bir emek sarfetmeden hayata tek bir satır eklemeden,her şeyi devletten bekleyen tembellere...elbet kendime de…
kızıyorum...
Maneviyat duygusu eksik olanların hayatı teğet geçiyor olmalarına…
İyi adam olmak iyi ahlaklı olmak da yetmiyor yetmez de... Vicdan sahibi de olmak gerek... bir o kadar da duyarlı... sadece kendi ve minicik çemberindeki iyilikleri değil önemli olan… kendine katabildikleriyle ve her gün biraz daha fazla genişlettiği çemberinin çapıyla da
“Birini ağlarken gördüğüm de yada derdini dinlediğimde elimde olmaz o olurum sanki bende onun kadar ağlar acı çeker yas tutarım gerekirse”... dediğim de bana kahkahalarla gülerek deli olduğumu düşünen arkadaşlarıma eş dosta…
kızıyorum hepimize... oysa güzel geçirmem gerekiyor bu saatleri yeni doğdum ben...
birileri için minicik bir şey yapın... Ne kaybedersiniz? varsın adınız duyulmasın yaptığınız iyilikler karşısın da... İyiliğin gizli yapılanı makbul değimlidir? Egonuz,nefsiniz bir kez olsun sizden baskın olmayıversin ne olur ki…iki saniyenizi alacak kadar kısa bir süresi olan,çevireceğiniz bir tek telefon numarasıyla,bir başkasının hayatında nasıl bir umuda yolculuk başlatabileceğinizi asla unutmayın ne olur…
hayatınıza sahip çıkarken… Başkalarına da sahip çıkmayı unutmayın... Memleket gibidir sahip olma duygusu…
Öldükten sonra,ezberi bile yapılmamış bir kağıtta okunmasın gidenlerin ardından kalan sözler…hala ayaktayken ve hayattayken ve hala geç olmamışken biri için güzel bir şeyler yapın…
Evet bugün benim doğum günüm…kendimi kutluyorum..çünkü…
"Bugün, hayatımın başladığı gün...Bugün...bir dünya vatandaşı oluyorum...Bugün, bir yetişkin oluyorum...Bugün, ailem ve kendim dışında birileri için önemli biri olmaya başlıyorum...Aldığım notlar haricinde|kazandığım bir önem...Bugün dünya için önemli biri oluyorum...gelecek için...hayatın sunabileceği her olasılık için...Bugünden başlayarak"...”
“grey’s anatomy”
“Hayatıma kattığınız anlam ve gülümseyiş için her birinize tek tek teşekkür ediyorum…iyi ki varsınız”…bugün pastamı üflerken,her birimiz için kutlayacağım doğum günümü..hadi bakalım..doğum günümüz kutlu olsun...