30 Nisan 2009 Perşembe

Neler oluyor bize?

Geçen akşam şöyle bir uzanıp televizyon seyredeyim dedim yene. Tarkan’la ilgili bir habere takılıverdim (Galiba biraz fazlaca) Artık nasıl dalmışsam o romantik görüntülere, sevgili Noyan’ın “Karıcım” demesiyle sıçramışım. Şaşkınlıkla “ Ay! Sen ne arıyorsun burada?” demez miyim! Noyan da doğal olarak” Affedersiniz bayan ama ben yıllardır burada oturuyorum, peki ya siz?” diye cevap verdi. Hay Allah, canım benim, pardon ya diye kem küm ediyorum ama toparlıyorum tabii durumu…Kozlar eline geçti ya bir kez, bittim artık ben…Aramızda uzun bir diyolog başlıyor:

- Ne kız o, donmuş balon balığı gibi, tüylerin diken diken olmuş, elin adamını seyrediyorsun…
- Aaaa aşkım ne alakası var? Bak çocuk sevgilisini nasıl hasretle öpüp sarılıyor. Nasıl romantikler yaa… Çok özlemiş belli ki, hem ben boynundaki atkıya bakıyordum.
– Bana bak! Sen boşanmak istiyorsun galiba? Hıı?
– Yahu atkıya bakıyorum,kaç haroşe, kaç pirinçten yapılmış diye. Modeli çok güzel de!
– Heeeytt! Tamam, tutmadı.
– Yahu adam Türkiye’nin gururu!
– Gurur haaa, ben şimdi bütün kemiklerini kırayım da, Türkiye “lastik kız” ödülüyle seninle gurur duysun.
– Aaa yeter be! O zaman sen de bana Tarkan gibi bak! Yılmaz Erdoğan gibi,” Ben, senin beni sevebilme ihtimalini sevdim” falan de, kopya çek! Arada sürprizler yap,beni Pretty Woman gibi uçakla, Paris’e olmasa da bari bir Boğaz’a götür! Uluorta sarılmayı sevmiyorsan bari serçe parmağımdan tut be adam! Ruhumu okşa biraz, ruhumu! Bir kahkaha patlatıyor.

– Kız biz evliyiz, delirdin mi ne? Ne serçe parmağı? Hem “Bizim aşkımız oğlumuz Deniz” demez misin hep?

-Yahu oğlumla aramdaki ulvi bir aşk. Ben daha fizyolojik bir şey istiyorum. Şöyle içim kaynasın, kalbim fırlasın yerinden. Senin için giyinip süsleneyim, makyajlar yapayım yeniden, sen de bana sarı güller getir, “ Hadi hazırlan, gidiyoruz” de… Ben “Nereye?” diyeyim,”Gidince görürsün ama şık ol, hem de çok şık” de.harika bir atmosferde kırmızı şarap içelim, dans edelim. N’olur, ölür misin be adam! Derince iç çekiyor. Özlü sözünü söylüyor:

-Tamam canım! Baştan söylesene şunu, bir çaresine bakarız,merak etme.
– Çare mi? Merak etmeyeyim mi? Nasıl etmemeyim aşkım, biz evleneli henüz buçuk yıl oldu, oysa 25 yıldır evli gibiyiz. (Adamdan sanki Fizan’a götürmesini istedim)
– Bak sevgilim, her ayın yirmi beş günü seni zaten anlayışla karşılıyor ve saygı duyuyorum.Ama kalan beş günümde…ki bunlar her kadının önemli ve hassas günleridir… senden şefkat beklediğim, başım omzundayken tuvalete gitmek için izin almadığın, sana her dokunuşumda “Aşkım ne yiyeceğiz?”demediğin, hatta günün kritiğini yapmak üzere yemeğe oturduğumuzda elinde kumanda, gözünü kırpmadan haber seyretmediğin bir gece istiyorum. Karşımda gazetenin arka sayfasını okurken bulmadığım bir sabah,akşam oğlumuzu uyuttuktan sonra belki biraz flört ederiz diye düşünürken seni salonda uyuyakalmış bulmadığım bir an ya da bir saat istiyorum.Anlıyor musunuz?

2005

3 yorum:

  1. öyle bir yazmışsınız ki Höyt be Noyan diyesi geliyor insanın, oysa eminim ben de farklı değilimdir. Pardon şimdi aklıma geldi, sabay uyandınız insan bir güleryüz güzel bi günaydın bekler dimi, benim hatun nedense sabahları huysuz oluyor, dokunsam tekme atıyor. Yalan ya da abartı değil gerçek. Diyelim çekmeceden çorap alıcam , kaçırıverdim elimden çekmeceyi çarpıp azıcık bi ses çıktı, direk saldırıyor hatun.

    YanıtlaSil
  2. boşuna d..uz demiyorum ben, aynen öle, döver bile

    YanıtlaSil